13 Haziran 2012 Çarşamba

Cari Açık ve Çözüm Yolları

Bir ekonomideki üretim miktarı, tüketime yönelik talebe bağlıdır. Talebi olmayan malın üretimi yapılmaz.  

Bir ekonomide üretimin artması iki şekilde olur:
(1) Mevcut üretim kapasitelerinin kullanım düzeyi artabilir,
(2) Yeni üretim birimleri devreye girebilir.

İlki çok yaygın bir durum değildir. Çünkü kapasite kullanımını sınırlayan ve belirli bir düzeyde tutan birçok faktör vardır. Ekonominin üretiminin artması asıl olarak yeni üretim birimlerinin devreye girmesi sonucu ortaya çıkar.

Yeni üretim birimlerinin devreye girmesi yatırımla olur. Yeni bir fabrika, yeni bir elektrik santralı, yeni bir su üretim tesisi kurmak için yatırım yapmak gerekir. Yatırım yapmak için yatırımı yapacak olan kişi ya da kurumun ya kendi tasarrufu olmalıdır ya da başkalarının yaptığı tasarrufları kredi olarak vermek amacıyla toplamış bir banka.

Dış dünyaya kapalı, sermaye akımlarının serbest olmadığı bir ekonomide tasarruflarla yatırımlar birbirine eşittir. Yani toplumun ne kadar tasarrufu varsa yapabileceği yatırım miktarının sınırı o kadardır. Buna karşılık dış dünyaya açık, sermaye akımlarının serbest olduğu bir ekonomide yatırımlar, iç tasarruflardan yüksek olabilir. Bu durumda aradaki fark dış tasarrufların kullanılmasıyla kapatılır.   

Bir ekonomide yatırımlar o ekonomide yapılan tasarruflardan yüksekse o ekonomi, tasarrufları aşan yatırımları yapabilmek için tasarruf açığı verir ve bu farkı başka ekonomilerin tasarruflarını ödünç alarak ya da sermaye biçiminde çekerek karşılar.  

Tasarruflarla yatırımlar arasında oluşan negatif fark bize cari açığı, pozitif fark ise cari fazlayı verir. Aşağıdaki tabloda çeşitli ekonomilerde 2011 yılında oluşan tasarruf ve yatırım oranları (GSYH’da % paylar olarak) ile cari açığın GSYH’ya oranı gösteriliyor (Kaynak: IMF, WEO database, April 2012.)


Tablodan görüleceği gibi Çin, Japonya ve Almanya dışındaki ekonomiler tasarruf açığı ve dolayısıyla cari açık veriyor. Cari açığı en yüksek olan ekonomi olarak da Türkiye öne çıkıyor.

Aşağıdaki grafik 1980 yılından 2011 yılı sonuna kadar Türkiye ekonomisinin tasarruf ve yatırımlarının GSYH’ya oranları ile cari açığın GSYH’ya oranını gösteriyor (Kaynak: IMF, WEO Database, April 2012.)



Türkiye ekonomisi, tasarruf fazlası verdiği birkaç yıl dışında genellikle tasarruf açığı veren ve dolayısıyla yatırımlarını yapabilmek için cari açıkla karşılaşan ve cari açığı finanse edebilmek için dışarıdan tasarruf ithal eden bir ekonomi konumundagörünüyor. Türkiye ekonomisinin cari fazla verdiği yani tasarruflarının yatırımlarından fazla olduğu yıllar hep kriz yılları. Yani Türkiye, kriz yılları öncesinde cari açık vererek büyümüş sonra krize girince büyümesi ve dolayısıyla yatırımları düşmüş ve tasarrufları fazlaya dönüşmüş bir ekonomi tablosu çiziyor.


Grafik bize Türkiye’nin 2000’li yıllarda hızla düşen tasarruflarına karşılık yatırımlarını eski düzeyinde tuttuğunu gösteriyor (2009 yılındaki düşüş küresel krizin bize yansımasının sonucudur.) Öyle olunca da aynı dönede cari açık ciddi bir artış sergilemiş görünüyor.


Tasarruflarla yatırımlar arasındaki bu farkı gidermenin yani cari açığı düşürmenin başlıca 4 yolu var: (1) Yatırımları azaltmak (bunun maliyeti büyüme hızının düşmesi olarak karşımıza çıkar.)
(2) Tasarrufları artırmak (kısa dönemde kolay bir iş değil ve maliyeti faizleri artırmak olabilir.)
(3) Başta enerji kaynakları omak üzere ithal edilen yatırım mallarının fiyatlarının düşmesini beklemek (bu bizim dışımızdaki bir gelişme olduğundan yapabileceğimiz fazla bir şey yok.)
(4) İthal ettiğimiz malların bir bölümünü içeride yerli kaynaklarla üretmeye çalışmak (hükümet son teşvik kararnamesiyle bu yolda adımlar attı.)


Türkiye’nin önümüzdeki dönem büyümesi bu tercihlere ve bunlara dayanılarak yapılacak uygulamalara göre biçimlenecek.

Mahfi Eğilmez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder